SİNEMAYA DAİR...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Okudum, altını çizdim

2 posters

Aşağa gitmek

Okudum, altını çizdim Empty Okudum, altını çizdim

Mesaj tarafından Destiny Ptsi Ağus. 16, 2010 5:03 pm

“…Ne kimseyi görme, ne de konuşma, düşünme, dışarı çıkma, yerinden kımıldama isteği duyuyorsun. Yine böyle bir günde, biraz daha önce, biraz daha sonra, bir şeylerin yolunda gitmediğini, açık konuşacak olursak, yaşamayı bilmediğini, hiç bilmeyeceğini, şaşırmadan keşfediyorsun. İlerlemekten vazgeçtin, ama zaten ilerlemiyordun ki, yeniden yola çıkmıyorsun, vardın sen, daha uzağa gidip de ne yapacağını kestiremiyorsun…”

“…Bir şeyler kırılıyordu, bir şeyler kırıldı. Kendini -nasıl demeli?- dayanıklı hissetmiyorsun artık: Sana bugüne kadar güç veren -öyle sanıyordun, öyle sanıyorsun-, yüreğini ısıtan şey, varoluş duygun, neredeyse önemli olduğun duygusu, dünyaya bağlanma, dünyada kalma duygusu eksikliğini hissettirmeye başlıyor.

(…)

İnsanlardan nefret ettiğin anlamına gelmez bu, ne diye onlardan nefret edesin ki? Ne diye kendinden nefret edesin ki? Keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de beraberinde getirmeseydi; keşke hayvanlar aleminden çıkıp atılan o birkaç gülünç adımın bedeli, sözcüklerin, büyük tasarıların, büyük atılımların, o dinmek bilmeyen hazımsızlığı olmasaydı! Karşı karşıya getirilebilen başparmaklara, iki ayak üstünde duruşa, omuzlar üzerinde başın yarım dönüşüne fazla ağır bir bedel bu.”

“Zamanla, duyarsızlığın inanılmayacak bir hal alıyor. Gözlerinde parıltıdan eser kalmamış, siluetin tam anlamıyla çökmüş. Bıkkınlıktan, burukluktan eser taşımayan bir dinginlik gelip yerleşmiş dudaklarının kenarına. Dokunulmaz biri olarak, giysilerinin ağırbaşlı yıpranmışlığı, adımlarının yansızlığı tarafından korunarak sokaklarda geziniyorsun. Öğrenilmiş hareketleri yapıyorsun sadece. Ancak gerekli olan sözcükleri sarf ediyorsun. İstediklerin şunlar:

- Bir kahve,
- Önden bir koltuk,
- Günün yemeği, bir kırmızı şarap,
- Bir bardak bira,
- Bir dış fırçası,
- On tane bilet.

Parayı ödüyor, cebine koyuyor ve yerine geçerek yiyip içmeye koyuluyorsun. Bulunduğu yığının üstünden Le Monde’u alıyor, satıcının çanağına iki adet yirmi santim bırakıyorsun. Lütfen, Günaydın, Teşekkür ederim, Hoşçakalın demiyorsun hiç. Özür dilemiyorsun. Yolunu sormuyorsun.”

“Mutsuzluk üzerine atılmadı, üstüne çullanmadı; yavaşça sızdı, neredeyse tatlılıkla sokuldu. Büyük bir dikkatle yaşamına, hareketlerine, saatlerine, odana işledi, uzun süre gizli tutulmuş bir hakikat, reddedilmiş bir gerçeklik gibi; direşken ve sabırlı, incecik, zorlu mutsuzluk, tavandaki çatlakları, çatlak aynadaki yüzünün kırışıklarını, dizilmiş oyun kağıtlarını ele geçirip sahanlıktaki musluktan damlayan suyun içine girdi. Saint-Roch’un çanı her çeyrek saati vurduğunda onunla birlikte çınladı.”

“Pek yaşadın denemez, oysa her şey çoktan söylendi, çoktan bitti. Topu topu yirmi beş yaşındasın, ama yolun çizilmiş bile. Roller hazır, etiketlerde, bebekliğindeki oturaktan yaşlılığındaki tekerlekli sandalyeye varana kadar oturulacak tüm yerler orada durmuş sıralarını bekliyorlar. Serüvenlerin öyle iyi betimlenmiş ki, en şiddetli isyan bile kimsenin kılını kıpırdatmayacaktır. Sen istediğin kadar sokağa çıkıp insanların şapkalarını başlarından uçur, başına iğrenç şeyler tak, çıplak ayakla yürü, bildiriler yayınla, önüne çıkan bir kapkaççıyı geçerken kurşunla, boşuna, bir işe yaramayacak, düşkünler yurdunun yatakhanesinde yatağın çoktan yapılmış, lanetli şairler sofrasında yerin ayrılmış. Sarhoş gemi, sefil mucize, harrar bir panayır eğlencesi, turistik bir gezidir. Her şey öngörüldü, her şey en ufak ayrıntısına kadar hazırlandı, büyük aşklar, soğuk alaycılık, ıstırap, bolluk, egzotizm, büyük serüven, umutsuzluk. Sen ruhunu şeytana satmayacak, ayaklarında sandaletlerle gidip kendini Etna’ya atmayacak, dünyanın yedinci harikasını yıkmayacaksın. Ölümün için her şey çoktan hazır. Seni öldürecek top güllesi çok uzun zamana önceden eritilip döküldü, tabutunun peşinden ağlayacak olan kadınlar çoktan tutuldu.”


“Uyuyan Adam” GEORGES PEREC



En son Destiny tarafından Ptsi Ağus. 16, 2010 5:09 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Destiny
Destiny
Joker
Joker

Mesaj Sayısı : 435
Kayıt tarihi : 22/05/10
Yaş : 37
Nerden : Destiny..

http://fatihmuldur.websitem.info/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Okudum, altını çizdim Empty Geri: Okudum, altını çizdim

Mesaj tarafından Evanescense Paz Ara. 19, 2010 8:04 pm

“Hiçbir zaman inandıramadım seni kahramansız bir dünyaya neden inandığıma. Hiçbir zaman inandıramadım seni o kahramanları uyduran zavallı yazarların neden kahraman olmadıklarına. Hiçbir zaman inandıramadım seni o dergilerde resimleri çıkanların bizden başka bir soydan olduğuna. Hiçbir zaman inandıramadım seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. Hiçbir zaman inandıramadım seni, o sıradan hayatta benim de olmam gerektiğine.”

ORHAN PAMUK, “Kara Kitap”
Evanescense
Evanescense
incapable of self
incapable of self

Mesaj Sayısı : 414
Kayıt tarihi : 23/05/10
Yaş : 30
Nerden : Kime ne?..

http://sinemayadair.websitem.info/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz